0533 663 32 23
2.000 TL Üzeri Ücretsiz Kargo, Vi 5 Yaşında!
2.000 TL Üzeri Ücretsiz Kargo, Vi 5 Yaşında!
0533 663 32 23

Doğal Taşların Tarihçesi

Doğal Taşların Tarihçesi

İlkel insanlar taşı öncelikle barınma, savunma, sığınma gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için kullanmıştır. Mıknatıs taşının demiri çekmesi; incinin çoğalma özelliği gibi taştaki fiziksel değişiklikleri gözlemleyerek taşların içinde bir ruh ve enerji olduğunu varsaymış ve büyücüler vasıtasıyla taşlardaki enerjiyi kontrol edip bu güçten yararlanmaya çalışmışlardır.

Bazı taşların uğurlu, kuvvetli ve kudretli sayılması; şifa aracı olarak kullanılması ilkel toplumlardan günümüz modern insanına kadar her türlü toplumda görülmektedir.

Örneğin Avusturalya yerlilerine göre çurungaadı verilen taş, çok önemlidir ve zürriyet temin eden, meyveleri büyüten bir kudret taşımaktadır.

Yine Codrinkton, Polinezya ve Malezya’da ilkel toplumlar verimli bir ağacın yanından aldıkları bir taşı bol mahsul vermesini istediği başka bir ağacın yanına gömmektedir. (Burada da yine karşımıza benzeri iyi eden benzer örneği çıkmaktadır)

Taşlarda ruh bulunduğu inancı Eski Türkler arasında da görülmektedir. Uygurların Kut Dağı Efsanesinde, iri bir yeşim kayasının Çinlilerce Uygurlardan alınması, sonra da kıtlık çıkması ve Uygurların refahının bozulması anlatılır. Yada (yat) taşı hem uğurlu olması hem de yağmur yağdırması inancı sebebiyle Türkler tarafından kutsallaştırılmıştır. Türklerdeki yada taşı ile ilgili bu inanç, DivanüLügati’tTürk’te şöyle anlatılmaktadır: “

Bir türlü kamlıktır(kâhinliktir). Belli başlı taşlarla (yada taşı ile) yapılır; rüzgâr estirilir. Bu, Türkler arasında tanınmış bir şeydir. Ben bunu Yağma ülkesinde gözümle gördüm. Orada bir yangın olmuştu, mevsim yaz idi; bu suretle kar yağdırıldı ve Ulu Tanrı’nın izniyle yangın söndürüldü”

Doğayı gözlemleyerek bitkilerden, kristallerden, koku ve renklerden yararlanmayı bilen bu kadim kültürlerin, kristallere oldukça fazla değer vermişlerdir.

Antik Mısır’da özellikle lapis lazuli taşının ayrı bir yeri vardı. Diğer “renkli taşların” da şifa amacıyla kullanıldığı görülmektedir.

Antik Yunanlılar ametist ve hematit çok önemlidir. Aynı şekilde terapi amacıyla taşlardan yararlanmışlardır.

Turkuazın Aztek kültüründe de önemli bir yeri olduğu bilinmekte. Aztekler bu taşı kötü etkilerden korunma amaçlı kullanırlarmış. Aztekler, şifasına inandıkları taşları, ihtiyaca göre vücudun değişik bölümlerinde takı olarak da takmışlardır.

Kızılderililer, üzerinde turkuaz taşıyan kişilerin kemiklerinin kırılmayacağına inanır ve savaşta bu taşı kalkanlarının üzerine işlerlerdi.

Eski Roma’da ve Mısır’da taşlardan oluşan tılsımları ve boyunlukları taşımak gelenekti.

Mayalar ve Amerikan yerlileri, taşları, hastalıkları hem tanımlamada hem de tedavide doğal taşları kullanmışlardır.

Şamanlar için kristaller çok önemlidir. Taşlar enerji jeneratörüdür. Tufandan önceki kristalize yapı Nuh tufanıyla birlikte şu anki yapılarını almıştır ve kristaller radyasyon çekicidir.

Kristal kuvars taşların ana vatanı Tibet’tir. Kristal taşların üçüncü göz çakrasını açmasında ve çeşitli tedavilerde kullanmışlardır

Eski Yunan’da, ametist taşının insanları sarhoş olmaktan koruduğuna inanılır ve kadehler ametistten yapılırmış

Negatif elektrik yükünü ayaklardan toprağa geçirdiğine inandıkları için, Hindistan’da kadınlar halen ayak parmaklarına obsidyen yüzük takmaktadırlar.

Atlantis’te enerji elde etmek için kuvars kristallerinden faydalanıldığını, hatta bu kristalleri kullanarak tapınaklarında ruhsal güçler geliştirdiklerini veya kehanet ve ibadet amaçlı kullandıklarından söz edilmektedir.

Eski Atlantis’in ve Mu kıtasında bulunan bütün şehirlerinin kristal güçlerce beslendiği, Atlantis ve Mu kıtasının batmasına da bu gücün kötüye kullanımının neden olduğuna inanılır. Birçok ülke kültüründe taşlar iyileştirmeden tutun kötülüklerden korunmaya, statü belirlemeye, geçmiş ve gelecekten bilgi almaya varana kadar kullanılmışlardır.

Kutsal metinlerde (Tevrat, İncil ve Kuran) değerli taşlardan bahsedilmiştir. Peygamber Efendimizin de akik taşından bir yüzüğü vardı. Çöl bölgesinde insanlar susuzluk çektiğinde bu taşı ağızlarına alırdı. Tükürük bezlerini uyaran akik, susuzluk hissini geçici olarak giderdiği bilgisi verilmiştir.

Kur’an-ı Kerim, Rahman suresinin 21,22,23 ve 58. ayetlerinde üç çeşit taştan açıkça söz eder: İnci, Mercan ve Yakut.

Peygamber Efendimizin hadislerinde de İnci, Mercan, Yakut, Zebercet, Zümrüt gibi taşlar, cennetin yapıtaşları veya süsleri olarak gösterilmiştir. Onlardan cennetteki köşklerin tuğlaları olarak, bazen de yekpare (tek ve bütün bir taş oluşturur köşkü, bazen cennet ırmaklarının iki yanı bazen de zem ininin çakılları olarak bahsedilmiştir.

Bunlarda Dikkatinizi Çekebilir,

Doğal Taşları Temizleme Yöntemleri

Doğal Taşlar Hakkında Bi Konuşsak mı?

Bakırın Doğal Taşlar Üzerindeki Etkisi

Doğal Taşlı Ürünlerimiz




En Yeni Ürünlerime Göz Atın